Page 26 - ÜSTADNAME
P. 26
uharrem ÖZDEMİR - ÜSTADNAME
Vezirlerden Mesih Paşa, Divan’da dün ne söyleştiniz? diye sorduğu için, Piri Paşa bu isteği
reddedip, onun makamından azlini padişaha sunmuş, birçok aracıların ricasıyla bu vartadan
Mesih Paşa güçlükle kurtulmuştur. Padişah nedimleri ile çokça buluşup görüşmelidir.
Padişahlar nedimsiz ve müsahipsiz olmazlar. Ama nedimler ve müsahipler bahşişlerden ve
hil’atlerden paylarını almalı, ama halkın işlerine karışmamalıdırlar.
Veziriazam, âlemin sığınağı olan padişahın yüzünü, sık sık halka göstermesini
sağlayıp, perde arkasında gizlenmesini önlemelidirler. Sadrazamın padişaha arz ettiği
işler geriye dönmemelidir. Veziriazam, gece tenhasında iyi tanıdıklarından, fena niyetli
olmayanlardan, memuriyete tayine layık olup fakir ve zayıf olanları arayıp bularak onlara
iş verip güçlendirmelidir. Nitekim vezirin anlamı, tedbir sahibi doktor demektir. Yoksulluk
hastalığından mecalsiz ve takatsiz düşenleri güçlendirmelidir. Bunlar zamanla kudret sahibi
insanlar olup, savaşta hizmete yarayabilirler.
Zira -hamd ve nimet o’nadır- devlette mümkün mertebe bolluk vardır ve tüm halk ve
bilhassa veziriazam oğullarının, Osmanlı Devleti’nin emektarlarının ve Osmanlı ailesinden
olanların kayrılması lazımdır. Vezir oğullarını, yeteneklerine göre kimseye muhtaç ettirmeyip,
devletin onları, hallerine göre koruması lazımdır. Zira babaları devletin sayesinde vezirliğin
yüce makamını bulmuşlardır. Böylece devlete hıyanet etmeyip bağlılıkla vakitlerini
geçirecekleri, basiret sahibince bilinmektedir. Vezir oğullarından birine vezirlik verilse, hiç
kimse çok görmez. Özellikle, babalarının veya akrabalarının, devlet sayesinde ünleri yaygın
olanlara. Bunlar savaşta görev alsalar, hasep ve neseplerinden dolayı, halk kendilerine daha
fazla bağlılık gösterir. Boş olan zeametlerin her biri, kudret sahibi, yiğit ve cesur olan kişilere
verilmelidir. Savaşta, Allah’ın Resul’ünün sancağı yanında ve diğer işlerde görev almaya
layık olup, işe yarayabilirler.
1.2.1.2. Vezir-i Azam veya Sadrazam’ın Vasıfları
Vezir14 kendi adamlarına zeamet vermemelidir. Onun adamları tımar ile yetinmelidir.
Verirse de az vermelidir. İki -üç kılıcı bir yerde tutmamalıdır. Ama Defterdar ve nişancı
haslarından olursa, o başka. Olur, olmaz yere ulak için hüküm vermemek gerekir. Osmanlı
ülkelerinde ulak kadar, yersiz zulüm yoktur. Ulak (haberleşme) hükmü çok önemli olup,
saltanat işlerine zarar ihtimali olan yerde verilmelidir. Fakirleri kurtarmak için, sadrazamlığım
zamanında beygir menzillerini (konakları) bazı yollarda kurdum.
Vezir, padişahı fazla paraya meyletmekten ve mala düşkünlüğü ile vebale uğramaktan
korumalıdır. Devlet hazinesine ne kadar para gelirse gelsin, varisleri gelinceye kadar, bu
paraların Bab-ı Hümayunda emanet olarak alıkonulmasını, ben aciz sağlamıştım. Adaletiyle
tanınan padişahımız Sultan Süleyman Han, bu paraların Bab-ı Hümayunda yedi yıla dek,
emanet olarak tutulmasını, bu yedi yıl içinde ihbar veya başka bir yolla, varisi ortaya
çıkmazsa, hazineye mal edilmesini emretmişlerdir. Zira halkın malının, sebepsiz olarak,
padişahın malına karışması, devletin çökmesine işarettir.
14 Padişahtan sonraki en yetkili kişi ve Padişahın vekilidir. Osmanlıdaki örfi hukuk Veziriazam sayesinde düzenlenirdi. Padişah sefere çıktığında yetkisi genişlerdi
ve Divan-ı Hümayuna başkanlık yapardı. Günümüzde Başbakana benzetebiliriz. http://divan-uyelerinin-gorevleri.nedir.org
Vezirlerden Mesih Paşa, Divan’da dün ne söyleştiniz? diye sorduğu için, Piri Paşa bu isteği
reddedip, onun makamından azlini padişaha sunmuş, birçok aracıların ricasıyla bu vartadan
Mesih Paşa güçlükle kurtulmuştur. Padişah nedimleri ile çokça buluşup görüşmelidir.
Padişahlar nedimsiz ve müsahipsiz olmazlar. Ama nedimler ve müsahipler bahşişlerden ve
hil’atlerden paylarını almalı, ama halkın işlerine karışmamalıdırlar.
Veziriazam, âlemin sığınağı olan padişahın yüzünü, sık sık halka göstermesini
sağlayıp, perde arkasında gizlenmesini önlemelidirler. Sadrazamın padişaha arz ettiği
işler geriye dönmemelidir. Veziriazam, gece tenhasında iyi tanıdıklarından, fena niyetli
olmayanlardan, memuriyete tayine layık olup fakir ve zayıf olanları arayıp bularak onlara
iş verip güçlendirmelidir. Nitekim vezirin anlamı, tedbir sahibi doktor demektir. Yoksulluk
hastalığından mecalsiz ve takatsiz düşenleri güçlendirmelidir. Bunlar zamanla kudret sahibi
insanlar olup, savaşta hizmete yarayabilirler.
Zira -hamd ve nimet o’nadır- devlette mümkün mertebe bolluk vardır ve tüm halk ve
bilhassa veziriazam oğullarının, Osmanlı Devleti’nin emektarlarının ve Osmanlı ailesinden
olanların kayrılması lazımdır. Vezir oğullarını, yeteneklerine göre kimseye muhtaç ettirmeyip,
devletin onları, hallerine göre koruması lazımdır. Zira babaları devletin sayesinde vezirliğin
yüce makamını bulmuşlardır. Böylece devlete hıyanet etmeyip bağlılıkla vakitlerini
geçirecekleri, basiret sahibince bilinmektedir. Vezir oğullarından birine vezirlik verilse, hiç
kimse çok görmez. Özellikle, babalarının veya akrabalarının, devlet sayesinde ünleri yaygın
olanlara. Bunlar savaşta görev alsalar, hasep ve neseplerinden dolayı, halk kendilerine daha
fazla bağlılık gösterir. Boş olan zeametlerin her biri, kudret sahibi, yiğit ve cesur olan kişilere
verilmelidir. Savaşta, Allah’ın Resul’ünün sancağı yanında ve diğer işlerde görev almaya
layık olup, işe yarayabilirler.
1.2.1.2. Vezir-i Azam veya Sadrazam’ın Vasıfları
Vezir14 kendi adamlarına zeamet vermemelidir. Onun adamları tımar ile yetinmelidir.
Verirse de az vermelidir. İki -üç kılıcı bir yerde tutmamalıdır. Ama Defterdar ve nişancı
haslarından olursa, o başka. Olur, olmaz yere ulak için hüküm vermemek gerekir. Osmanlı
ülkelerinde ulak kadar, yersiz zulüm yoktur. Ulak (haberleşme) hükmü çok önemli olup,
saltanat işlerine zarar ihtimali olan yerde verilmelidir. Fakirleri kurtarmak için, sadrazamlığım
zamanında beygir menzillerini (konakları) bazı yollarda kurdum.
Vezir, padişahı fazla paraya meyletmekten ve mala düşkünlüğü ile vebale uğramaktan
korumalıdır. Devlet hazinesine ne kadar para gelirse gelsin, varisleri gelinceye kadar, bu
paraların Bab-ı Hümayunda emanet olarak alıkonulmasını, ben aciz sağlamıştım. Adaletiyle
tanınan padişahımız Sultan Süleyman Han, bu paraların Bab-ı Hümayunda yedi yıla dek,
emanet olarak tutulmasını, bu yedi yıl içinde ihbar veya başka bir yolla, varisi ortaya
çıkmazsa, hazineye mal edilmesini emretmişlerdir. Zira halkın malının, sebepsiz olarak,
padişahın malına karışması, devletin çökmesine işarettir.
14 Padişahtan sonraki en yetkili kişi ve Padişahın vekilidir. Osmanlıdaki örfi hukuk Veziriazam sayesinde düzenlenirdi. Padişah sefere çıktığında yetkisi genişlerdi
ve Divan-ı Hümayuna başkanlık yapardı. Günümüzde Başbakana benzetebiliriz. http://divan-uyelerinin-gorevleri.nedir.org