Page 362 - ÜSTADNAME
P. 362
Muharrem ÖZDEMİR - ÜSTADNAME
Bunlar Maliye Bakanlığı içinde biraz üvey evlat muamelesi görmektedirler- eğitimlerinin,
özlük haklarının, hatta maaş durumlarının düzenlenmesi suretiyle, tıpkı hesap uzmanları,
maliye müfettişleri veya gelirler kontrolörleri gibi bunların da fonksiyonel hale getirilmesi
gerektiğini düşünerek o ifadeleri kullandım; yoksa’; belki bir yanlış anlama oldu. Bunu bu
şekilde düzeltiyorum’ demiştir.
Gelirler Kontrolörü kökenli Abdüllatif ŞENER, Sayın MARUFLU’nun yapmış olduğu
konuşmalara eleştiriler getirmiştir: “Kadrolar fazla olmadığından, hesap uzmanlığı ve
maliye müfettişliği imtihanına girenlerin -herhalde bu yeterlik imtihanını kastediyor- bir
kısmının kazandığını, kazanamayanların ise, gelirler kontrolörü veya vergi denetmeni
olarak görevlendirildiğini, bu işin de doğru olduğunu” söylüyorlar. Bunlar, tamamen,
kendisinin bu konudaki bilgi yetersizliğine dayanan ifadelerdir. Çünkü Maliye Bakanlığı
bünyesinde gelirler kontrolörleri farklı bir şekilde örgütlenmişlerdir ve dolayısıyla, giriş
sınavları, aynen, hesap uzmanlarının ve maliye müfettişlerinin giriş sınavı gibidir. Gelirler
kontrolörleri, hesap uzmanları ve maliye müfettişleri aynı usul ve esaslar dairesinde açılan
sınavlarla göreve başlarlar, üç yıllık bir tecrübeden sonra yeterlik sınavına girerler; yeterlik
sınavının usul ve esasları da aynıdır. Her üç birimin mensupları da yeterlik sınavında
kaybettikleri takdirde, hesap uzmanı, maliye müfettişi ve gelirler kontrolörü olarak göreve
devam edemezler; Maliye Bakanlığında bir başka göreve tayin edilirler. Yani, maliye
müfettişliği ve hesap uzmanlığı yeterlik sınavını kaybettiği takdirde, bir kimsenin hiçbir
zaman gelirler kontrolörü olması mümkün değildir; çünkü bunlar denk görevlerdir. Üstelik
gelirler kontrolörleri –demin ki maddelerde gördüğümüz gibi- vergi inceleme yetkisine
sahiptirler. Ayrıca, vergi dairelerinde, maliyenin değişik birimlerinde teftiş yetkisine de
sahiptirler. Hesap uzmanlarının böyle bir teftiş yetkisi de yok. Yeterlik sınavında kaybeden
bir hesap uzmanının, teftiş yetkisi de bulunan gelirler kontrolörlüğüne intikali zaten mümkün
değildir. Bunu burada ifade ediyorum. Diğer taraftan, aynı zamanda, Maliye Bakanlığında,
değişik kurullar arasında rekabetler vardır. Tabiî, bu rekabetleri buraya taşımak istemiyorum.
Ancak, bu rekabet içerisinde -tabiî burada objektif bir olayı anlatıyorum- bazen, konum
olarak bir kurulu daha geride tutma gibi çabalar da her zaman mevcuttur. Yalnız -ben
burada şahsî kanaatimi ifade etmek istiyorum- gelirler kontrolörlerinin bağımsız kurul
şekline dönüşmesi, muhakkak ki, Maliye Bakanlığı teşkilatı içerisinde yapılması gereken
bir işlem olmalıdır. Özellikle de, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen
yetki kanunu tasarısı çerçevesinde, Maliye Bakanlığı teşkilatıyla ilgili olarak yapılacak
düzenlemede, gelirler kontrolörlerinin kurul şekline dönüştürülmesi ve Maliye Bakanlığına
bağlanması da bir zarurettir. Sayın Bakan bu konuda ne düşünüyorlar, bilmiyorum; ama bu
konuyla ilgili şu ana kadar ki gelişmeler, gelirler kontrolörlerinin bu ana kadar göstermiş
olduğu performans, belki bu mevcut İktidar döneminde olmasa bile, olayı daha sonraki
dönemlerde bu noktaya çekecektir. Çünkü bu bir zorlamanın değil, doğal bir gelişimin
eseridir. Nitekim vergi inceleme raporlarının toplam sonuç¬larına baktığımız zaman,
gelirler kontrolörlerinin inceleme kapasitelerinin, Maliye Bakanlığındaki diğer kurulların
düzeyinde, zaman zaman da üzerinde olduğu görülmektedir.
Bunlar Maliye Bakanlığı içinde biraz üvey evlat muamelesi görmektedirler- eğitimlerinin,
özlük haklarının, hatta maaş durumlarının düzenlenmesi suretiyle, tıpkı hesap uzmanları,
maliye müfettişleri veya gelirler kontrolörleri gibi bunların da fonksiyonel hale getirilmesi
gerektiğini düşünerek o ifadeleri kullandım; yoksa’; belki bir yanlış anlama oldu. Bunu bu
şekilde düzeltiyorum’ demiştir.
Gelirler Kontrolörü kökenli Abdüllatif ŞENER, Sayın MARUFLU’nun yapmış olduğu
konuşmalara eleştiriler getirmiştir: “Kadrolar fazla olmadığından, hesap uzmanlığı ve
maliye müfettişliği imtihanına girenlerin -herhalde bu yeterlik imtihanını kastediyor- bir
kısmının kazandığını, kazanamayanların ise, gelirler kontrolörü veya vergi denetmeni
olarak görevlendirildiğini, bu işin de doğru olduğunu” söylüyorlar. Bunlar, tamamen,
kendisinin bu konudaki bilgi yetersizliğine dayanan ifadelerdir. Çünkü Maliye Bakanlığı
bünyesinde gelirler kontrolörleri farklı bir şekilde örgütlenmişlerdir ve dolayısıyla, giriş
sınavları, aynen, hesap uzmanlarının ve maliye müfettişlerinin giriş sınavı gibidir. Gelirler
kontrolörleri, hesap uzmanları ve maliye müfettişleri aynı usul ve esaslar dairesinde açılan
sınavlarla göreve başlarlar, üç yıllık bir tecrübeden sonra yeterlik sınavına girerler; yeterlik
sınavının usul ve esasları da aynıdır. Her üç birimin mensupları da yeterlik sınavında
kaybettikleri takdirde, hesap uzmanı, maliye müfettişi ve gelirler kontrolörü olarak göreve
devam edemezler; Maliye Bakanlığında bir başka göreve tayin edilirler. Yani, maliye
müfettişliği ve hesap uzmanlığı yeterlik sınavını kaybettiği takdirde, bir kimsenin hiçbir
zaman gelirler kontrolörü olması mümkün değildir; çünkü bunlar denk görevlerdir. Üstelik
gelirler kontrolörleri –demin ki maddelerde gördüğümüz gibi- vergi inceleme yetkisine
sahiptirler. Ayrıca, vergi dairelerinde, maliyenin değişik birimlerinde teftiş yetkisine de
sahiptirler. Hesap uzmanlarının böyle bir teftiş yetkisi de yok. Yeterlik sınavında kaybeden
bir hesap uzmanının, teftiş yetkisi de bulunan gelirler kontrolörlüğüne intikali zaten mümkün
değildir. Bunu burada ifade ediyorum. Diğer taraftan, aynı zamanda, Maliye Bakanlığında,
değişik kurullar arasında rekabetler vardır. Tabiî, bu rekabetleri buraya taşımak istemiyorum.
Ancak, bu rekabet içerisinde -tabiî burada objektif bir olayı anlatıyorum- bazen, konum
olarak bir kurulu daha geride tutma gibi çabalar da her zaman mevcuttur. Yalnız -ben
burada şahsî kanaatimi ifade etmek istiyorum- gelirler kontrolörlerinin bağımsız kurul
şekline dönüşmesi, muhakkak ki, Maliye Bakanlığı teşkilatı içerisinde yapılması gereken
bir işlem olmalıdır. Özellikle de, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçen
yetki kanunu tasarısı çerçevesinde, Maliye Bakanlığı teşkilatıyla ilgili olarak yapılacak
düzenlemede, gelirler kontrolörlerinin kurul şekline dönüştürülmesi ve Maliye Bakanlığına
bağlanması da bir zarurettir. Sayın Bakan bu konuda ne düşünüyorlar, bilmiyorum; ama bu
konuyla ilgili şu ana kadar ki gelişmeler, gelirler kontrolörlerinin bu ana kadar göstermiş
olduğu performans, belki bu mevcut İktidar döneminde olmasa bile, olayı daha sonraki
dönemlerde bu noktaya çekecektir. Çünkü bu bir zorlamanın değil, doğal bir gelişimin
eseridir. Nitekim vergi inceleme raporlarının toplam sonuç¬larına baktığımız zaman,
gelirler kontrolörlerinin inceleme kapasitelerinin, Maliye Bakanlığındaki diğer kurulların
düzeyinde, zaman zaman da üzerinde olduğu görülmektedir.